Facebook Myanmar’daki nefret saldırılarının merkezi haline nasıl geldi?
BBC tarafından yürütülen bir araştırmada, son zamanlarda Facebook’ta yoğunlaşan etnik ve dini saldırıların nedenleri ortaya konuldu. Araştırmaya göre Myanmar’daki Rohingya azınlığına yönelik artan şiddetin nedeni, internetin herkes tarafından ulaşılabilir hale gelmesi ve Facebook’un önlem almakta çok geç kalması.
Facebook’un etnik ve dini gerginliklere izin vermesi ve nefret dolu yazıları kaldırmaması, Myanmar’da yoğunlaşan ırkçı gönderilerin dozunun artmasına neden olmuştu. Bu kapsamda en son Mart ayında, Birleşmiş Milletler Raportörü Yanghee Lee, Facebook’un bir canavara dönüştüğünü ve asıl etkisini kaybettiğini belirtmiş; BM ise Facebook’un Myanmar’daki Rohingya azınlığına yönelik öfke ve nefreti artırmada “belirleyici rol” üstlendiğini vurgulamıştı.
Facebook, nefreti körükleyen gönderileri engellemede başarısız olduğunu yalnızca kısa bir süre önce kabul etti ve sorunları çözmek için harekete geçtiğini dile getirdi. Myanmar’daki etnik gruplar arasındaki sosyal uyumu desteklemek amacıyla çalışmalar yürüten Synergy Direktörü Thet Swei Win ise yaşanan olayları internetin her kesim için ulaşılabilir hale gelmesine bağlıyor.
Beş yıl önce Myanmar’da durum böyle değildi
Ordunun egemen olduğu on yıllar boyunca dış dünyanın ülke üzerindeki etkisinin minimum düzeyde seyrettiğini belirten Direktör Win, Aung San Suu Kyi’nin serbest bırakılması ve Myanmar’ın fiili lideri olarak seçilmesi ile birlikte hükümetin liberal sisteme geçtiğini ve telekom sektöründe serbestliğin hâkim olmaya başladığını vurgulayarak “Bir SIM kart eskiden yaklaşık 200 Dolar değerindeydi. 2013 yılında ise diğer telekom şirketlerinin dahil olması ile bu rakamlar 2 Dolara kadar düştü. SIM kart edinen Myanmar’daki herkesin ilk hedefi, dış dünya ile bağlantı kurabilecekleri Facebook uygulamasını indirmek oldu. Facebook’un sunduğu dil desteği, uygulamanın ülkedeki yaygınlığını maksimuma çıkardı.” açıklamasında bulundu.
Şu anda 50 milyon nüfusa sahip Myanmar’da yaklaşık 18 milyon kişinin düzenli Facebook kullanıcısı olduğu belirtiliyor. Thet Swei Win, sorunu oluşturan ana noktayı nüfusun çok az internet deneyimine sahip olmasına ve ülkede internet okuryazarlığının olmamasına bağlıyor. Ülkede yaşanan etnik tansiyon ve sosyal medyanın hızla yaygınlaşması ile anti-Rohingya içeriğine sahip materyallerin sayısında patlama yaşandığını belirten Win, “Facebook bir silah görevi görüyor” diyor.
Saldırılar hâlâ devam ediyor
Ağustos ayında Reuters tarafından yapılan soruşturma ile Rohingya ve diğer Müslümanlara saldıran 1000’den fazla yazı, yorum ve pornografik görüntü tespit edilmişti. Uygulamanın topluluk kurallarını açıkça ihlal eden materyaller hakkında ancak soruşturmadan sonra harekete geçen Facebook’ta hâlâ etnik ve dini içerikli saldırıların devam ettiği göze çarpıyor. Yapılan araştırmalarda, Facebook’un bu gönderilere son verememesinin sebebinin “belirli kelimelerin yorumlanamaması” olarak değerlendiriliyor. Bu kapsamda verilen örneklerden biri, ırkçı bir tabir olan “kalar” kelimesi. Müslümanlara karşı çok aşağılayıcı bir terim olarak değerlendirilen kalar, aynı zamanda “nohut” anlamına da geliyor. 2017 yılında Facebook’un bu terimi yasakladığı ancak söz konusu terimin iki anlama sahip olması nedeniyle yasağın iptal edildiği belirtiliyor.
Etnik ve dini saldırıların artmasında Facebook’un sorumsuzluğu da bulunuyor. Örneğin, birçok telefon kullanıcısı yazılımsal sorunlar nedeniyle endişe verici materyalleri nasıl bildireceklerine ilişkin talimatları okumakta zorluk çekiyor. Göze çarpan bir diğer neden olarak Facebook’un Burmaca konuşmayı bilen içerik gözlemcilerinin olmaması gösteriliyor. Reuters raporunda, şirketin 2014 yılında bu yeterliliğe sahip bir çalışanı olduğu ve sonraki yıllarda bu sayının ancak dörde çıktığı ortaya konulmuştu. Şirketin şu anda Burmaca bilen 60 çalışanı bulunuyor, yılsonuna kadar bu sayının 100’e çıkması planlanıyor.
Facebook: ‘Hesaplar kaldırıldı’
2013 yılından bu yana çeşitli kurumlardan ve kişilerden uyarı alan Facebook, gerekli adımları atmaması ile herkes tarafından suçlanıyor. Bir Facebook sözcüsü ise sorunların üstesinden gelmek için 2017 yılında daha iyi raporlama araçları geliştirdiklerini ve yanlış bilgilerle mücadele etmek için yeni bir politika belirleyecek uzman bir ekip oluşturduklarını belirtiliyor.
Geçen yıldan bu yana şirketin kamu tarafından fark edilecek eylemlerde bulunduğu göze çarptı. Bu kapsamda Ağustos ayında, Burmese yetkililerine bağlı "ülkede ciddi insan hakları ihlalleri gerçekleştirdiğini veya etkinleştirdiğini gösteren kanıtlara sahip" 18 hesabın ve 52 sayfanın kaldırıldığı gözlemlendi. Bu yıl ise Facebook, Müslümanlara yönelik şiddeti körükleyen ve öfkeli konuşmalarıyla tanınan keşiş Aşin Wirathu’nun hesabını kaldırdı.
Facebook hatasını kabul etti
BBC’nin haberine göre Facebook tarafından yapılan bir açıklamada yetkililerin “yanlış bilgilendirme ve nefreti önlemek için çok geç kaldıklarını ve internet ve sosyal medya ile yeni tanışan ülkelerde nefret suçlarının yaygın yaşandığını” kabul etti. Facebook Baş İşletme Sorumlusu Sheryl Sandberg, ABD Senatosu komitesinin önünde verdiği ifadede “Nefret, politikalarımıza aykırıdır ve bu suçlar için ciddi önlemler alıyoruz. Nefret söylem standartlarımızın ne olduğunu kamoyuna açıklıyoruz ve insan haklarını önemsiyoruz.” dedi. Facebook CEO'su Mark Zuckerberg ise Nisan ayında verdiği ifadede Myanmar’daki olaylara özellikle değinerek daha fazla Burmese bilen personeli işe alacaklarını ve özel nefret söylemlerini tanımlayabilmek için yerel gruplar ile çalışacaklarını belirtti.
Myanmar daha geniş bir sorunun küçük bir parçası
Facebook, Myanmar’daki rolü ile inceleme altında olsa da yaşanan saldırılar, çok daha geniş bir sorunun parçası olarak görülüyor. BBC Media Action’dan Elizabeth Mearns, “Artık sosyal medyadaki içeriklerin insanların gerçek hayatlarını doğrudan etkiliyor. Bu kapsamda oy kullanma tercihleri, insanların birbirlerine karşı olan davranış biçimleri değişiyor ve bu da şiddet ve çatışma yaratıyor. Teknolojinin ne olduğunu tanımlamak, onu anlamak ve ülkeler üzerindeki etkisini anlamak için daha çok çalışmalıyız.” diyor.
Kaynak: https://bbc.in/2N5IJqx
Çeviri : UHİM