Damardan İnternet
Damardan İnternet


Damardan İnternet

Japonya'nın orta kesimlerinde yer alan Muzuki kasabasında gençlerin internete girmelerine engel olunmasın diye kendilerini kelepçelerle bilgisayar masalarına kelepçeleyebilecegi bir internet kafe varmıs. "Olur mu canım öyle sey!" diyorsanız haklısınız. Yok öyle bir sey! Bunu az önce kendim uydurdum. Ama "internet bagımlılıgı" diye bir sey var gerçekten. Meseleyi "haddinden fazla internete takılma" halini niteleyen bir yakıstırma gibi görmeyin; bazı ülkelerde bu hal artık resmen bir hastalık olarak tanımlanıyor. O ülkelerden biri Almanya... İnternet bagımlılıgı, tıpkı sigara, alkol ya da uyusturucu bagımlılıgı gibi tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak görülüyor Almanya'da. Su andaki rakamlara göre ülke nüfusunun yüzde 1'lik kısmı, yani 560 bin kisi simdiden bu tehlikeli hastalıga yakalanmıs durumda.
Peki, teshis nasıl konuyor? Eger bir vatandas günde ortalama dört saatini internette vakit geçirerek harcıyorsa o kisinin internet bagımlılıgı hastalıgına yakalandıgı kanaatine varılıyor. Bir de bu hastalıgın sınırlarında dolasanlar var. Kim onlar? Günde ortalama üç saatlerini internete takılarak tüketenler... Onlar da potansiyel hasta ve sayıları 2,5 milyon kisiyi buluyor.
Bu insanlar internet basında oldukları zamanın büyük bir kısmını sosyal paylasım sitelerinde, online oyunlar oynayarak ya da serbest sörfle harcıyorlar. Ayrıca yine bu bagımlı kitlenin yüzde dörtlük kısmı da "kendi istegiyle internetin basından kalkamamak" gibi bir illetten muzdarip...
Almanlar erken farkediyorlar böyle tehlikeli halleri, biz galiba biraz agırdan alıyoruz. İnternet bagımlılıgının "hastalıklasma" evresini epeyce gerilerde bırakan epeyce insan görüyorum ben çevrede. Dogal ihtiyaçlarını karsılamak için gerekli sayılı dakikalar dısında internetin basından hiç ayrılmayan epeyce insanımız var bizim. Hatta televizyonuyla, cep telefonuyla, konvers ayakkabılarıyla, müzikçalarıyla bu türden bagımlılık iliskileri içinde olanlar da var. Bizde eksik olan tek sey, bu hallerin birer tehlikeli hastalık oldugunu teshis edecek isinin ehli doktorlar... Hatta heyhat, doktorların arasında da bilumum dijital alet edevata bagımlı yasayan epeyce kerli ferli karakter var, istemeden de olsa rastlıyorum surada burada, göz misafiri oluyorum icabında.
Bu zamanın insanının içine çekilmekte oldugu gülünçlesme bataklıgının dibi yok anlasılan. Bu icat ettigimiz kaçıncı oyuncaktır ki, kısa zamanda bizi oyuncagı haline getiriyor. İbretlik bir durumdayız insanlık olarak, hakikaten yatacak yerimiz yok!
Bastaki örnege geri dönelim simdi; bir insanın gelip oradan kaldıracaklar diye kendisini bilgisayarına kelepçelemesi sapıkça bir sey olur, evet! Ama içinde bir parça da olsa irade pırıltısı var hadisenin. Ya ortada bir kelepçelenme durumu yokken dahi, "kendi istegiyle internetin basından kalkamamak" zavallılıgı nedir, nasıl bir seydir yahu!
Hani "İnsanlık öldü mü?" diye gevrek gevrek soruyor ya durmadan birileri... Ben cevabı biliyorum: Hayır insanlık ölmedi, ama çok kötü sersemledi!

29.09.2011
Gökhan Özcan / Yeni Safak


Kayıt Tarihi : 29 - 9 - 2011
Bu sayfa 1701 defa ziyaret edilmiştir.